24 Şubat 2013 Pazar

Belki Şehre Bir Film Gelir…


Şehr-i Oscar’a saatler kala çevrede ve sosyal mecralarda döndürdüğümüz muhabbet adına blogda da şahitlik bırakmamak olmazdı. Geçen sene “tıvaytır”a bıdır bıdır yaza yaza canımız çıkmıştı, burada toplamak en temizi. Yine geçen sene The Artist faciasından sonra bu sene de sözler hazırladım ve klavye başındayım. Sinefil olduğumu ya da yanından geçebileceğimi iddia etme gafletinde bulunmayacağım. Terbiyesizlik olur. Film izlemekten zevk alan, bağımsız sanat filmlerini “sevmek” için insanüstü gayret gösteren bir yeğeniniz olarak gülüp geçin yazdıklarıma. 

Akademinin selam durmak zorunda oldukları, hakkı yenenleri sıralamak istedim ve bu çıktı. (Tabii sadece büyük ödüller bazında ahkam kesebiliyorum şimdilik. Diğerleri için de çalışıyorum ama…)

Olacak Olanlar
En İyi Film:  Argo
En İyi Yönetmen:  Steven Spielberg
En İyi Kadın Oyuncu:  Jennifer Lawrence
En İyi Erkek Oyuncu:  Daniel Day Lewis
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu:  Anne Hathaway
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu:  Robert De Niro
En İyi Yabancı Film:  Amour

Buradan Bakınca Olması Gerekenler
En İyi Film:  Lincoln
En İyi Yönetmen:  Steven Spielberg
En İyi Kadın Oyuncu: Emmanuelle Riva
En İyi Erkek Oyuncu:  Daniel Day Lewis
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu:  Jacki Weaver
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu:  Christoph Waltz
En İyi Yabancı Film:  No

15 Ocak 2013 Salı

19 Ocak ve Sessizlik Sarmalı


Her Ocak ayını bizlerden ve gelecek nesillerden koparılan kalemleri, fikirleri, güzel insanları özlemle anarak geçireceğiz bu topraklarda. Tıpkı haziranda ölmenin zor olduğu gibi gömlek gevşeteceğiz aklımıza düştükçe. Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de hâkim ideoloji tarafından 17 yaşındaki bir bedende vücut bulup katledildi. O’na herkes en az benim kadar sahip çıkıyor, çıkmalı da. 6 sene olmuş göçeli. Oysaki televizyonda patlayan flaş haberleri biraz önce görmüşüm gibi. O gün yere uzanmış bedenin sihrini algılayamamıştım. Zaman geçtikçe Hrant Dink’i keşfetmek, her seferinde o güne dönmek gibi. Acıtıyor.
Hrank Dink kimliği üzerine yapılan özel çözümlemelerden birine Dağhan Irak ve Onur Yazıcıoğlu imzası taşıyan Türkiye ve Sosyal Medya (Okuyan Us Yayınları) Kitabı’nda rastladım. Aşağıda sizin de okumanızı istediğim bölümleri paylaştım. Hrant Dink’in Türkiyelilere kodlanmış susturulma planına olan reaksiyonunun incelemesini göreceksiniz. Spor medyasının duayen isimlerinden Eyüp Karadayı “Yazarlar emekli olmazlar, onlar kalemleri elinde ölür.” demişti. Hrant Dink, kalemi elinde öldü ve bilmeli ki bizlere öğretmeyi sürdürdüğü mücadele duruşu, kalemin yere düşmesine izin vermeyecek.

Türkiye ve Sosyal Medya
Sf.93
Sessizlik Sarmalı ve Hrant Dink Yürüyüşü
19 Ocak 2007 tarihinde gündüz gözüyle İstanbul’da işlenen ve arkasındaki bağlantıların hala aydınlatılmadığı Hrant Dink cinayeti sonrasında gelişen ve Türkiye’de etnik kökenine bakılmaksızın tüm yurttaşlar için eşit haklar ve adalet talep eden muhalefet, ülke tarihinde bir istisna olarak ayrıca incelenmeyi hak ediyor. Bu cinayet sonrasında birkaç saat içerisinde önce cinayet günü Agos’un önündeki birkaç bin kişiyle, ardından ertesi gün cenaze yürüyüşündeki yüz binlerle kendini ifade eden bu muhalefet, özellikle 12 Eylül 1980’den beri Türkiye’de hâkim olan ideolojiye karşı harekete geçirilemeyen bir itirazın patladığı yer oldu.
Sf. 94
Türkiye’nin özellikle son otuz yılından bahsederken Elizabeth Noelle-Neumann’ın “suskunluk sarmalı” teorisine sıklıkla başvurmak gerekiyor. Noelle-Neumann’a göre insanlar, etraflarında çok kalabalık bir çoğunluk bir görüşü baskın bir şekilde savunduğunda, tam tersi istikamette bile düşünseler görüşlerini ifade edemiyor ve suskun kalıyorlar. Suskun kalanların sayısının artması, azınlıkta kalan diğerlerinin konuşma ihtimalini de zayıflatıyor. Bu teoriyi 12 Eylül zamanı Türk-İslam ideolojisi dışında kalan her türlü ideoloji üzerinde kurulan ağır baskıyla, özellikle örgütlü muhalefete karşı uygulanan tutuklamalar, işkenceler ve infazlarla birlikte okuduğumuzda Türkiye’de “çoğunluk” gibi düşünmeyen insanların, sayıları aslında az olmadığı zamanlarda bile fazla konuşamadığını görüyoruz. Bu durum, Kürtler dışındaki azınlıklarda genellikle ölüm sessizliği derecesinde bir içe kapalılık, solda ise bir türlü kitleselleşememe olarak kendini gösteriyor.
Hrant Dink, sosyalist bir Ermeni yazar olarak bu “suskunluk sarmalı”nı reddederek Türkiye’nin siyasi hayatında ciddi bir çatlak yarattı. Onun iki kimliğiyle de konuşuyor ve kitlelere ulaşıyor olması, Türkiyeli muhaliflere öğretilen çaresizliğin kırılması anlamında devasa bir adımdı. Dink’in bu özelliği tabii neden katledildiğini ve cinayetin neden ısrarla 18 yaşında bir çocuk tarafından “milliyetçi duygular”ın motivasyonuyla öylesine işlenmiş gibi ele alındığını açıklıyor. Hrant Dink tek başına 12 Eylül ideolojisinin antitezi olabilecek kadar güçlü bir karakterdi. Onun öldürülmesiyle beraber binlerce kişinin birkaç saat içerisinde bir araya gelip neredeyse 1 Mayıs 1977 Katliamı’ndan beri görülmemiş çeşitlilikte bir kitleyi oluşturmasının nedenini, Türkiye’de hâkim olan “suskunluk sarmalı”nı kırmış olmasında aramak gerekiyor. Dink’in öldürülmesiyle beraber, gazeteci-yazarın adına konuştuğu kitleler onun misyonunu devralma ihtiyacı hissettiler.
Sf. 95
Benzer bir tepkiyi biraz farklı bir yapıyla da olsa Uğur Mumcu’nun cenaze töreninde de görmüştük. Mumcu da öldürüldüğünde uğruna mücadele ettiği kitle tarafından sahip çıkıldı ve yıllar boyunca hiç unutulmadı. İkisi de Ocak ayında katledilen bu iki aydın, Türkiye’nin 1980 sonrası muhalefetinin adeta birbirini tamamlayan iki sembolü.
Sf.96
Bir taraf sesini çok çıkarttığında karşı tarafın içine dönmesi ve fikrini ifade etmek için kendi hâkim olduğu mecralara yönelmesi aslında Hrant Dink’in Türkiye’de verdiği demokrasi mücadelesinin ölümüyle nasıl yarıda kaldığının da göstergesi. Dink’i Türkiye’de benzersiz yapan, kendi fikirleriyle her türlü mecrada ayakta durabiliyor olması ve içine kapanmayı reddetmiş olmasıydı. Bu yaptığımız araştırmada tek sesliliğin ve “suskunluk sarmalı”nın bu kadar baskın çıkması, Hrant Dink’in eksikliğinin Türkiye demokrasisine hiç iyi gelmediğinin bir kanıtı gibi.

28 Aralık 2012 Cuma

TSYD 50. YIL SPORUN ZİRVESİ EĞİTİM SEMİNERİ

Aşağıda çalışmasını göreceğiniz Türkiye Spor Yazarları Derneği 50. Yıl Sporun Zirvesi Eğitim Semineri’ne katıldım. Adının aksine; futbol ekseninde gelişen, herkesin bildiğini herkese anlatmak üzerine kurulu bir üç gün geçirdim. Muhtemel meslektaşlarımı ve spora olan bakış açılarını gözlemleme fırsatı buldum. 

Kulüp başkanlarının, teknik adamların ve hakemlerin oturumları televizyondan canlı yayınlandı malumunuz. Diğer bütün oturumlar ise üstatların hakkı hürmetine programa dahil edilmiş gibiydi. İlgili olan birkaç gazeteciyle hoş sohbetler kıvamında geçti. Televizyonlarda ‘2020’yi şöyle almalıyız böyle yapmalıyız’ diye ilgili gözükenler, olimpik bakış seminerine gelmeyi tercih etmediler. 

Belki de toplanış amacı olması gereken ‘mesleki sorunlar’a yönelik tek sözcük dahi edilmedi kürsüden. Sonunda “Suskunluk Sarmalı”nı bozan isim Star Gazetesi muhabiri Alper Mert oldu. İnternet gazeteciliği oturumunda soru sormak için söz alan Mert, seminerdeki sevgisizlik ortamından, kendilerine gelip “bir derdiniz var mı?” diye sorulmadığından ve organizasyonun isminde de yer alan eğitim söyleminden yakındı. Hakikaten de eğitim seminerinde eğitime dair herhangi bir çalışma olmadı. Bu tabloyu beklemediğimi söyleyemem. Ancak beni en çok şaşırtan “Ustalarla 50. Yıl” oturumu oldu. Ustalar oturumundaki isimler sizin de dikkatinizi çekecektir. Mikrofon gerektirmeyecek kadar ‘kalabalıktık’.

Ben olabildiğince kesemi doldurmaya çalıştım. Güzel insanlarla aynı ortamı paylaşmanın keyfini çıkardım ve sanırım mesleğe karşı daha da hırslandım. Bu imkanı sağlayan Kadir Has Üniversitesi Spor İletişim Programı’na ve özellikle Attila Gökçe ağabeyimize kalpten teşekkür ediyorum.


26 Aralık 2012 Çarşamba
AÇILIŞ KONUŞMASI
Konuşmadan Başlıklar:

TSYD Başkanı Naci Arkan:
·         TSYD, spor basınının asla vazgeçemeyeceği bir kuruluştur.
·         Geçmişte olduğu gibi bugünde görevine hızla devam etmektedir.
·         Aramıza katılan yeni arkadaşlarımızla daha da güçleniyoruz.
·         Seminerimizin elli yılın birikimiyle en verimli şekilde geçmesini diliyorum.

TFF İkinci Başkanı Ufuk Özerten:
·         Sporun en önemli unsuru spor medyasıdır. Federasyon olarak medyaya bakış açımız işbirliği üzerine kuruludur. Bu nedenle medya departmanımız var.
·         20 Yaş Altı Dünya Şampiyonası memleket meselesidir. Bu konuda meydanın yardımına ihtiyacımız var.
·         Sancılı dönemde verdiğimiz kararlar Türk futbolunun çıkarı içindi.
·         Futbolumuz her geçen gün daha iyiye gidiyor. Tek endişemiz “tribün sorunu”. Basının göstereceği güzel görüntüler de var. Onlara da odaklanın.
·         Spor kulüpleri yasası içinden futbol kulüplerini ayırmamız lazım. Futbolun prensipleri vardır, mutlaka diğer amatör sporlardan ayrı bir yasası olmalı. Türkiye’de futbola hatta spora destek vermeliyiz.

UEFA KRİTERLERİ VE KULÜPLERİ BEKLEYEN TEHLİKELER
“ Har vurup harman savurma dönemi sona eriyor mu? ”
Söyleşiden Kesitler:

Oturum Başkanı: Melih Gümüşbıçak

Fikret Orman - Beşiktaş Kulübü Başkanı
·         Futbolun içindeki bütün unsurlar (teknik adam, oyuncu, menajer) kazanırken kulüpler kaybediyor.
·         Financial Fair Play (FFP)’in en önemli yanı popüler olmak için yapılan transfer harcamalarının kısıtlanacak olmasıdır. Bu sayede bütçe açığına sebep olacak uygulamaların önüne geçilmiş olacak.
·         Yeni spor yasasında kulüpleri yönetenlerin kişisel sorumluluk üzerinden tanımlanmasını bekliyorum. Kimse kulüpleri istediği gibi borçlandıramamalı

Ufuk Özerten – TFF İkinci Başkanı
·         FFP kuralları sadece Türk futbolu için çıkarılmış değildir.
·         Kulüp yönetmekle bakkal yönetmek arasında fark yok. Ekonomide disiplin alan ayırt etmez.
·         Türk insanının genleri futbola yatkındır.
·         Bosman kurallarından önce futbolcuya biçildiği değerden talip çıkmazsa, bonservisin %20’sinin %20’si hesabına yatırılıp sözleşme yenilenirdi. Kulüpler eski usulden memnundu.
·         Futbolcuya garanti para verirsen verim bekleyemezsin, belli performans uygulamaları olmalı.

Hasan Akıncıoğlu - Medical Park Antalyaspor Kulübü Başkanı
·         Anadolu takımları senelerce belediye veya kamu kuruluşlarının himayesinde yaşadı. Haliyle profesyonellikten uzak yönetildiler. Kamu, desteğini çekince borç batağına düştük.
·         FFP, Anadolu kulüpleri açısından büyük şans.
·         Futbol kulübü yasası oluşturulmalı. Futbolun yönetimi amatör branşlardan ayrılmalı.
·         Bu bağlamda Antalyaspor futbol şubesini ticari yönetim biçimine dönüştürdük.
·         Basın popülizm ve fanatizmi körüklemekten vazgeçmeli. Gerçekleri olduğu gibi yansıtmalı.

Nedim Türkmen – Orduspor Kulübü Başkanı
·         Uefa’nın, FFP’nin üzerinde bu kadar durmasının sebebi Chelsea, M.City ve PSG’de olduğu gibi futbol dışı unsurların oyuna dâhil olmasıdır.
·         Kuralları biraz açmak gerekirse; ekonomik rekabet eşit şartlara sabitlenecek.
·         Yöneticiler kulüp için cebinden para ödeyemeyecek.
·         Hiçbir kulüp gelirinden fazla harcayamayacak.
·         Kulüplerin devlete vergi ve SSK borcu olmayacak.
·         Futbolculara ödenen toplam prim %70’i aşmayacak. Beş milyon değerin altındaki kulüpler muaf tutulacak.
·         Bunlara uymayan kulüplerin 1-3 puanı silinecek.
·          SporToto Süper Ligi, Avrupa’da toplam geliri en yüksek 7. lig. Gelirlerin %40’ı yayın geliri.
·         Anadolu kulüplerinin toplam gelirlerinin %90’ı yayın geliri. Diğer kısmı da performansa bağlı.
·         Ligin gelir kalitesi böyleyken en değerli kulüp sıralamasında ilk ellide hiç Türk kulübü yok.
·         Fenerbahçe’nin sadece tekstilden aldığı gelir Ordu’nun toplam gelirinin iki katına denktir.
·         Büyük kulüplerin son dört yılda transferden ettiği zarar 203M €.

SPORUN KULLANIM DİLİ
Söyleşiden Kesitler:

Ümit Aktan:
·         Spor yöneticisi yaranın üzerindeki kabuktan, spor yazarı kabuğun altındaki yaradan bahseder.
·         Kulüplerin bizlere kapalı olması, toplumu doğru bilgilendirmemize engel oluyor.
·         Futbolda iki suçlu vardır: Hakem ve Anlatıcı. Çünkü onların hayranları yoktur.
·         İnternet medyasının oto kontrol olmaksızın dedikoduyu haber yapması, bizim suçumuz değil.
·         Olimpik ruh, olimpik tesisten daha önemlidir.

Yalçın Çetin:
·         Spor anlatıcılığı vicdan ve meslek aşkıyla yapılmalıdır. Örneğin radyo anlatımında oyuncuların başına gelen talihsizlikleri olduğu gibi aktaramam. Düşünmem gereken o oyuncunun yakınlarının da araç kullanırken dinliyor olabileceği ihtimali.
·         Bir anlatıcı deprem olduğu vakit mikrofonu bırakmayıp “Kapalı alanları terk ediniz!” çağrısı yapabilmelidir.
·         Mikrofon geri tepmeli silah gibidir.

2103 AVRUPA BASKETBOL ŞAMPİYONASI TANITIMI
Tanıtımdan Kesitler:

Turgay Demirel - Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı
·         Federasyon olarak misyonumuz basketbolun etki alanını genişletmek.
·         Odak noktalarımız; organizasyon, performans ve pazarlama.
·         Sürdürülebilir başarı, önem verdiğimiz bir olgu. ( Yıldız Erkekler Avrupa Şampiyonu, Minik Kız Takımı Avrupa üçüncüsü, A Milli Kadın Basketbol Takımı olimpiyat beşincisi).
·         BBL, toplam gelir sıralamasında Avrupa’da birinci.
·         Avrupa’da 11 kulübümüz yoluna devam ediyor.
·         Kadınlar Euroleague’de iki kulübümüz var.
·         Teknik kadro için şubatın sonuna kadar çalışmaları neticelendireceğiz.
·         Dört yıllık bir plan üzerine çalışıyoruz.


DÜDÜĞÜMÜZ AVRUPA’DA DA ÖTÜYOR
Söyleşiden Kesitler:

Oturum Başkanı: Ömer Faruk Ünal

Zekeriya Alp – MHK Başkanı
·         Hakemlik ateşten gömlek gibidir.
·         MHK başkanlığını kabul etmemin sebebi hakem camiası içinde kendime katabileceklerim olduğunu düşünmemdir.
·         Haftada iki gün çalışacağımı sanıyordum ama bütün yaşamımı kapladı.

Cüneyt Çakır – FİFA Hakemi
·         FİFA kokartı aldığımızda Avrupalı meslektaşlarımıza göre “1-0” yenik başlıyoruz. Çünkü biz üçüncü kategoriden girerken onlar ikinci kategoriden başlıyor.
·         Türk hakemleri olarak en önemli hedefimiz kalıcı olabilmek.
·         Bize finaller, yarı finaller yetmez, hedef Dünya Kupası. Biz çalışmaya hazırız. Sizin desteğinize ihtiyacımız var.
·         Kişisel başarılarla futbol bir yere gelemez. Sadece kendimizi tatmin etmiş oluruz.
·         Bizim Uefa tarafından değerlendirmelerimiz yerel liglerdeki performansımıza odaklıdır.

Bülent Yıldırım – FİFA Hakemi
·         Planınız yoksa başarısızlığı baştan kabul etmişsiniz demektir.
·         Hakemliğin ulusal ve uluslararası boyutunun çakışmaması gerekir.
·         Bir hakem her maça aynı şekilde hazırlanır. Bu tabiatın kanunu gibidir. Hakem her yerde hakemdir.

Fırat Aydınus – FİFA Hakemi
·         Basının, mesleğinize, sosyal ve özel yaşamınıza olan etkilerini kotarmak zorundasınız.
·         Malum olaylardan oluşan bunalımları sevdiklerimin desteğiyle atlattım.

Mete Kalkavan – FİFA Hakemi
·         Disiplinli bir yaşam tarzına sahibim. Hakemlik gönül işidir, fedakârlık ister.

FIFA 20 YAŞ ALTI DÜNYA KUPASI TÜRKİYE 2013 SUNUMU
Sunumdan Kesitler:
·        Üst üste elli iki maç oynanacak. 24 ülke katılacak.
·         FİFA’nın Dünya Kupası’ndan sonra en büyük ikinci organizasyonudur.
·         Türkiye’deki ilk FIFA organizasyonu.
·         Türkiye, iki kez katıldı. ’93 Avustralya ve ’05 Hollanda.
·         23 Şubat 2013’te organizasyon şarkısı ve topu tanıtılacak.
·         25 Mart 2013’te kura çekimi.
·         Bilet fiyatları paket halinde ve oldukça uygun fiyatlandırma ile satıştadır.

USTALARLA 50. YIL
Söyleşiden Kesitler:

Oturum Başkanı: Erdoğan Arıpınar
·         Türkiye’de ilk spor yazısı 14 Mart 1891 yılında Ali Ferruh Bey tarafından Servet-i Fünun’da eskrim üzerine yayımlanmıştır.
·         Şimdiye baktığımızda Aslı Çakır’ı şampiyonluktan önce kaç gazete yazmıştır.
·         Bizim en büyük sorunumuz “spor” yazarlığıdır.

Halit Kıvanç
·         Sunuculuğa bizim zamanımızda “takdimcilik” denirdi.
·         Spor yazarlığı tarafsızlık üzerine kuruludur.
·         Tarafsızlık spor yazarının bir numaralı sermayesidir.
·         Gazete patronları artık gazeteci değil. Bu yüzden meslektaşlarım ekmek parası için futbol yazmaya zorlanıyor.

Talay Erker
·         Kıskançlık insanın doğasında vardır ama biz hiçbir zaman kıskançlığı meslektaşımızın işini zorlaştırmak için kullanmadık.
·         Yeni nesil gazetecilerin işi çok daha zor. Çünkü yaşam alanlarında özgür değiller.
·         Ne eski nesil ne de yeni nesil haklarımıza sahip çıktı. Sendikalaşmaya gerekli değeri vermedik, vermiyoruz.
·         Pırıl pırıl hakem nesli yetiştirdik, onların da değerini bilmiyoruz. Eskiden taşeron ve maç bağlayan hakemler vardı.
·         Reyting ve para uğruna içinden geldikleri camialara ihanet edenler var.


Eyüp Karadayı
·         Ben doğuştan Fenerbahçeliyim. Bizim dönemimizde, tuttuğumuz takımı anlayacaklar diye korkardık.
·         Bizim görevimiz tarafsız olmak.
·         Gazetecinin eskisi olmaz, yazarlar kalemleri elinde ölürler.
·         Maçlara bedava girebilmek için spor gazeteciliğine başladım.
·         Röportaj biz gazetecinin olgunluk mazbatasıdır.
·         Spor yazarlığıyla spor yorumculuğu aynı meslek değildir.
·         Kalem en tehlikeli silahtır. Kalemin açtığı yarayı hiçbir estetik cerrah kapatamaz.

Düşvar İyiiş
·         Kol börekçiler, Kutsal Damacana’nın damacanası, Survivor şaklabanı, Cübbeli Ahmet ve sporda para var diye spor yorumculuğuna soyunan siyasiler gazetecilik etiğini ayağa düşürdüler.
·         Önce bu derneği sahip çıkacağız, sonra bu kirli düzeni yaratanları aramızdan atacağız.
·         Genç nesil bu işe sahip çıkmazsa bu düzen devam eder.

27 Aralık 2012 Perşembe
TÜRK FUTBOLUNUN ENGEBELİ YOLLARI
“ Bir varız, bir yokuz. Bir sevinip, bir ağlıyoruz. İstikrardan yoksun, yuvarlanıp gidiyoruz. ”
Söyleşiden Kesitler:

Oturum Başkanı: Faik Gürses

Şenol Güneş – Trabzonspor Teknik Direktörü
Başarıların bireysel olduklarına inanmıyorum. Bir başarının ardında kolektif çalışma vardır. Ancak bizim algımız kişiler üzerinde. Sistem ve ilkeleri tartışmıyoruz. Başarı da başarısızlık da kişiler üzerinden değerlendiriliyor.
Biz hala milli takım olarak başarılıyız. Çünkü hala yarışın içindeyiz. “Yatırımlar oranında başarılı mıyız?” asıl soru bu.
Sınırsız yabancı oyuncu uygulamasına kesinlikle karşıyım.
Milli takım antrenörü alt yapıyla uğraşmaz. Sürekli yarış halinde olan bir takımı daima hazır tutmanız gerekir.
Biz malum davayı baştan kaybettik. Adalet duygusunu sarsarsanız düzeni kaybedersiniz.
Kulübü bir şirket gibi yönetip taraftarı şirket elemanı olarak görürsen, çarpık düzenin içinde kalırsın.
Fair-Play, adil ve dürüst olun demekle bitmez. Bunları da plan ve programla uygulamanız gerekir.
Benzer suçlara farklı cezalar verilmesini kanıksamışsak orada bir sorun var demektir.
Oynamayan oyuncuya herkes sahip çıkıyor.
Niyet kötü olduktan sonra sahada isterse on hakem olsun.

Samet Aybaba – Beşiktaş Teknik Direktörü
·         Alt yapıların halini görseniz, oturur ağlarsınız.
·         Yetmiş milyon nüfustan bir sol bek bulamıyoruz. Milli takım hocası da haliyle gurbetçilerden medet umuyor.
·         Sınırsız yabancı olacak şey mi bu ülkede.
·         Biz kime yaptırım uygulasak karşımıza büyük bir medya savunması çıkıyor.
·         Teknik direktör yabancılarla uğraşırken, medya da teknik direktörle uğraşıyor.
·         Hagi, Popescu, Taffarel haricinde takımını Avrupa’da ileriye taşıyan yabancı oyuncu oldu mu?
·         Gazete sahiplerinin düşüncelerini, hangi takım hakkında ne düşündüklerini biliyoruz. O yüzden sizleri de anlamaya çalışıyoruz.
·         Türkiye’de hiçbir kulüp hangi tip antrenörle çalışacağını bilmiyor.
·         Artık siyasi destek ile antrenör seçimi yapılıyor.

Yılmaz Vural – Elazığspor Teknik Direktörü
·         Bizde mesleğe sahip çıkma duygusu yok.
·         Türk futbolu ne ki, milli takım ne olsun.
·         Vizyon ve misyonumuz olmazsa geçmiş başarıları ısıtıp ısıtıp gururlanırız.
·         Eğitim sistemi neden iki yüz bin çocuğu spora dahil edemiyor?
·         Ciddi çalışmadığınız sürece olimpiyatlar yalnızca şehir eğlencesi olarak kalır.
·         Kulüplerin, taraftarla ilişkiler departmanı olmalı.
·         Medya patronları artık gazeteci değil, bu sebeple biz sizden ne istesek yapamayacaksınız.
·         Kulüp başkanları, sportif amaçlar için değil politik ve ticari hırsları uğruna kulüp yönetiyor.

2020’YE ADAY OLMANIN SORUMLULUĞU
“ Olimpik seyircimi ve yeterli sayıda olimpik sporcumuz var mı? “
Söyleşiden Kesitler:

Oturum Başkanı: Turgul Koloğlugil

Prof. Dr. Uğur Erdener – TMOK - FİTA Başkanı - IOC Üyesi
·         İstanbul daha önce dört kez adaylık kaybetti. Ancak bu kez kapsamlı bir adaylık dosyası hazırlandı.
·         Genç nüfus, olimpiyatların bırakacağı miras ve otorite desteği gibi güçlü argümanlarımız var.
·         Tarihi bir fırsat yakalamış durumdayız. Bu hedefe yürümeli hatta koşmalıyız.
·         Uluslararası bir federasyon başkanı çıkarmalıyız.
Mehmet Atalay – Basın İlan Kurumu Genel Müdürü
·         Olimpiyat verilmez, alınır.
·         1992 yılında çıkan yasayla 2000 olimpiyatları için başvurduk. Sonrasında 2004 ve 2008. Ancak başaramadık.
·         2016’ya aday olmadık. Geri çekildik ve olimpik branşların Dünya ve Avrupa şampiyonalarını ülkemize aldık. Organizasyonları başardığımızı gösterdik.
·         Amaç sadece ülke tanıtımı değil spor ülkesi olmak.
·         Lisanslı sporcu sayısı 403 binden 3.5-4 milyona çıktı.

Attila Gökçe – Milliyet Gazetesi Spor Yazarı
·         On bir yaşında 1956 Melbourne Olimpiyatları’nda kan çıkan Rusya-Macaristan su topu maçını gazeteden okudum. O günden sonra olimpiyatların peşine düştüm. Ben gazeteciden önce olimpiyatçıyım.
·         1982’de Tercüman Gazetesi’nde bir hayali başlık attım. “28. Olimpiyatlar İstanbul’da”. O dönem bana gülen insanlar, şimdi olimpiyatları alabilmek için uğraşıyorlar.
·         Olimpiyat oyunları bireyi özgürleştirir ve zenginleştirir.
·         Türkiye olimpiyat düzenleyemez diyenlerin bu işe Tanzimat kafasıyla yaklaştığını düşünüyorum. Batı hayranlığını bıraksınlar.
·         Olimpiyatlara olası ilgisizlikten yakınanlar realizm ile idealizmi birbirine karıştırmasın.
·         Olimpizme yeni renkler lazım. Bu yüzden oyunlar sürekli aynı şehirlerde düzenlenemez.
·         Demokrasinin olgunlaşması için olimpiyatlar bize herkesten daha çok lazım.
·         Hepimizin vicdanı ve kalbi futbolla kirlendi. Arınmak için olimpik bir banyoya ihtiyacımız var.

Aslı Çakır Alptekin – Olimpiyat Şampiyonu
·         2020’ye kendim gibi şampiyonlar yetiştirmek istiyorum.
·         Sporcuyu hayallerine inandıran antrenördür. O yüzden donanımlı antrenör üretmemiz lazım.
·         Maddi sıkıntım ve gelecek kaygım olmadığından beri istediğim gibi koşuyorum.
·         Bazıları koşamaz ama çok iyi çalıştırıcı olur.

Servet Tazegül – Olimpiyat Şampiyonu
·         Hedefim 2020 ile ülkemde son olimpiyatıma katılmak.
·         Ekonomik gücümüzle olimpiyatı alabiliriz.
·         2016 için çalışmaya başladım. İkinci altını hedefliyorum.

İNTERNETTE SPOR GAZETECİLİĞİ
Söyleşiden Kesitler:

Oturum Başkanı: Arif Kızılyalın
·         Karakter sınırlamasından dolayı 5N 1K’dan taviz vermek zorunda kalıyoruz.
·         Kopyala-yapıştır ile spor gazeteciliği yapmaya çalışanlar var.

İlkan Gökyılmaz – “sporx” Genel Müdürü
·         İnternet gazeteciliği diye bir şey yoktur. İnternet sadece bir kanaldır.
·         Türkiye’de akıllı telefon kullanımı %15, Amerika da ise %50’den fazla. Kısa zamanda bizde de %50’yi aşacağı öngörülüyor.
·         Sadece gazeteciliğe değil teknolojiye de önem vermek zorundayız. Departman olarak bu iki kola ayrıldık.
·         Yazılım, grafik, mobil ve gazetecilik ekiplerimiz var.
·         Web sitesinden çok tablete önem veriyoruz.

Cem Kurel – “ntvspor.net” Genel Müdürü
·         Hızlı haber almak kadar doğru haber de önemli. Bunlar ayrılmaz bir bütün.
·         İnternet haberciliğinde sürekli tetikte olmak zorundasınız.
·         Özellikle bir televizyon kanalının sesi olmak daha büyük bir sorumluluk.
·         Gazetecinin baskı saatine doğru yaşadıklarını biz yirmi dört saat yaşıyoruz.

Ahmet Dervişoğlu – “ajansspor” Kurucusu
·         Bu işe ilk girdiğimiz zamanlarda telif yoktu. Google’dan resim bulmak bile büyük mutluluktu.
·         Türkiye’de internet hukuku yok. Hâkimler ve savcılar bu konuda eğitilmeli.


Gökçe Çalışkan                           Canberk Atik