12 Mart 2012 Pazartesi

"Bizim İçin Oyna"

"... Simon Kuper'in kült haline gelmiş meşhur kitabının başlığında söylediği gibi 'Futbol asla sadece futbol değildir.' Kitleleri derinden etkileyen,sarmalayan yönü, onu bir oyun veya salt bir eğlence vasıtası olmaktan çıkarmış durumda.
     Futbolun bu müthiş potansiyeline kayıtsız kalamayan siyasetin ve sermayenin dahli, futbolun kapitalist sistemin küresel gelişmesine paralel bir yayılma süreci yaşadı ve değişimlerden geçti. Daha 20. yüzyılın başında küresel hale gelmiş olan futbolun para ve siyaset ile ilişkisi de, o ülkede ekonominin ve politikanın yapılanmasına paralel bağlı olarak değişik özgül biçimler alacaktı.
      Türkiye'de İngilizlerin öncülüğünde oynanmaya başlanan futbol, gitgide yerlileşir ve 'millileşirken'; Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküp milliyet esasına dayalı bir kimlik etrafında yeni bir ulusun inşa edilmesi sürecinde, milli kimliği olgunlaştırmak ve özellikle gençliği bu kimlik etrafında seferber etmek için kullanılacaktı. ..."

Sayfa: 349

   
     Bizim İçin Oyna, 5 Kasım 2008'de yaşamını yitiren Mehmet Ali Gökaçtı'nın Türklerin futbolu keşfini, benimseyişini ve otoriter iradenin doğrudan dahlini çözümleyip, belgelerle açıklayan muazzam kitabı . Özellikle İstanbul kulüplerinin ülke genelindeki popülerliği ve Anadolu ile açılan makasın altında yatanlar oldukça dikkat çekici. Türkiye'nin siyasal yapısı hareketlendikçe kaynayan futbol kazanı içinde varlığını sürdürmeye çalışan semt takımları ve azınlık kulüplerinin kaderine terk edilişi, yanlışlıklarla dolu inşaatın en göze çarpan noksanlığı konumunda. Futbolun ucundan kıyısından tutan herkesi içine hapsedeceğine inandığım 'Bizim İçin Oyna' ile tanışmamı sağlayan Dağhan Irak'a teşekkür ederim.

3 Mart 2012 Cumartesi

Bir Tatlı Huzur Almaya Gittik

Emporio Armani Milano – Fenerbahçe Ülker

    
Bir basketbol takımı için sezonun en önemli maçına çıkarken mental anlamda eksik olmaması gereken tek şey ‘farkındalık’tır herhalde. Fenerbahçe Ülker bu soruna sezon boyunca bir türlü çözüm üretemedi. Ekip geçen hafta Unics Kazan’ın bir anlık rehavet boşluğundan yararlanıp son hafta için kendi fırsatını yaratırken eline geçen şansın da bilincindedir diye umuyorduk. Öyle ki Unics maçının son saniyelerinde gelen taktik faullerde sözünü ettiğimiz ‘farkındalık’ zafiyetinin bir göstergesi idi.
    
     Oyuncular, hedefe odaklanma konusunda büyük sıkıntı yaşıyorlar, bu da maç içindeki bilinç seviyesine büyük oranda sirayet ediyordu. Buradaki yegane sorumlunun kenar yönetim olduğu su götürmez. Spahija, oyunculara gerekli gazı veremiyor kadar basit bir söylemden söz etmiyorum. Öncelikle kendisini daha sonra da takımını sürece adapte etme konusunda sorunlar yaşadığı aşikâr. Özellikle maç sonlarındaki basın toplantılarında maçı muhteşem okuyup doğru analizler yapıyor olup da ertesi müsabaka aynı hataların yüz vermesi çok anlaşılabilir değildi. Milano maçından sonra konuşan Kaya Peker de söylemlerinde doğru noktalardan söz etti ve tahlilleri harikulade yaptı. Keza Engin Atsür de öyle.

     Sanırım takım olarak kenardan maçı okuma konusunda Fenerbahçe Ülker sezonun en iyisiydi diyebiliriz. Maalesef trajikomik olan ise bu analizlere rağmen sahada kimlik bunalımı geçirmeleriydi. En kritik maça hazırlanırken eksik oldukları noktalara mutlaka saatlerce kafa yormuşlardır.

     Top 16’da oynanan beş hafta boyunca en çok top kaybeden 3. , en az asist yapan 2. takım olduklarını onlarda biliyorlardır elbette. Ancak yoğunlaşmaları gereken en önemli maçta 10 asist ve 14 top kaybı yapıyorsanız, serbest atış çizgisindeki isabet oranınız 18/27 ise burada çok önemli bir konsantrasyon zafiyeti mevcut. Evet, maç içindeki dinamikleri büyük oranda Malik Hairston’ın değiştirdiği doğru fakat Fenerbahçe savunmasının bu denli yumuşak kalması kabul edilebilir değil. Mirsad’ın yüzüne aldığı darbe ile kenara gelip bir daha oyuna dönememesi takımın ‘yürek’ deposunu da devre dışı bıraktı. Guardlar da hücumda topu dolaştırmak yerine oyunu sıkıştırmayı tercih edince sezonun ‘epic fail’ı Milano Avrupa’ya güle oynaya veda etti.

     Artık önünde yalnızca TBL hedefi kalan Fenerbahçe Ülker için Jerells mevzusunda olduğu gibi keskin manevralara hiç ihtiyaç yok. Pamuk ipliğindeki kimyayı duman etmek olur. Spajiha yine muazzam maç çözümlemelerini yapıp takımı bu yönde antrene edecektir. Peki ya ‘farkındalık’?



Olympiacos – Galatasaray Medical Park

    
Galatasaray Medical Park’a kulüp değeri ve ülke basketboluna verdiği büyük katkıdan dolayı teşekkür etmek gerek. Sezon başında yola çıkarken kurulan yapı, geçen sene lig finali oynayan takımı kupaya ulaştırmaktı. Pire’de Barış ve Kardeşlik Salonu’nda Euroleague’de son 8 için mücadele etmek belki de oyuncular ve kenar yönetimi dışında kimsenin düşünmediği bir senaryoydu. En tepeyi hedeflemektense önündeki ilk basamağı geçmeyi amaçlayan bu yapı eminim ki neler yapabileceğini öngörüyordu.

     Basamaklar bir bir aşılırken önlerine gelen rakiplerin kalibresi de aynı oranda arttı. Mahmuti’nin hamlesi ise ‘ben’i ‘biz’e çevirmek oldu. Başardı da. Galatasaray Medical Park Euroleague’e damgasını vururken taraftarın uzattığı eli omuzladı. Olmaz denileni İpekçi’de başardı. Komşuya yolcu edilirken, yalnızca galibiyet için değil,  yazdığı destana virgül atmak için yol aldı. Olmadı, sezonun hikâyesine Spanoulis nokta koydu. Oyunda olduğu her saniyede sahanın tek hâkimiydi. Galatasaray Medical Park Spanoulis’in kenarda olduğu dakikalarda kontrolü ele alsa da deplasman dezavantajını hep ensesinde hissetti. ‘Tecrübe’ olgusunu iliklerine kadar yaşadı. Burada Lakovic’in, Ender’in, Gordon’un, Shumpert veya Haluk’un kişisel tecrübesinden değil, forma tecrübesizliğinden söz ediyorum.

     Alan savunması yer yer meyve verse de kaybedilen hücum reboundları ve alan savunmasında boyalı bölgeden yenilen basketler direnci hırpaladı. Maçın başındaki hatasız oynama telaşı hataları peş peşe getirdi. Gordon’un sakatlanıp oyuna geri dönememesi ve Ender’in bileğindeki ağrılarla saha da kalması, inisiyatifi Lakovic’in eline bıraktı. Hem topu yarı sahaya taşıyıp hem de tek skor opsiyonu olması, tercih hatalarını beraberinde getirdi. Spanoulis’in de attıkları 88 sayıyı 10 arkadaşı arasında paylaştırması Olympiacos’u takım olarak hep oyunun içinde tuttu. Vassilis’e hayran olmamak elde değil. Müthiş okudu oyunu ve yalnızca 3 top kaybetti. Hücumun tek belirleyicisi olan biri için oldukça muazzam.

     Galatasaray Basketbol Şubesi’nin bu sene aldığı galibiyetlerin yanı sıra ilerisi için en önemli kazanımı, bir marka değeri yaratmış olması. Takım bilinci içinde hareket etmeleriyle, Abdi İpekçi’ye hayat verip oraya gelecek olan takımların üzerinde yarattığı baskıyla, taraftarın Euroleague’de maç seçmeden salonu tam kapasite doldurmasıyla oluşan bir değer. Önümüzdeki senelerde Euroleague’in kapılarını açmaya yarayacak olan bir değer.

     Tecrübe çok zalim bir öğretmendir. İnsanı önce sınavdan geçirir, sonra dersini öğretir. Spuitems
     Oktay Mahmuti’nin maç öncesi vurguladığı tecrübe olgusu Galatasaray Medical Park için bu maçtaki en önemli kazanımıdır. Bu seviyeleri yaşayarak, yükselttikleri çıtada barınabilirler. ‘Pick&Roll’ler çalışılır, Rebound canavarı bir 4 numara getirilir, belki oyun bilgisi yüksek bir guard, orta mesafe şutları da halledilir. Fakat burada olmak isteyen herkes, o parkeye “Yürek” koymak zorunda olduğunu bilerek gelecektir. Galatasaray’ın başardığı tam da budur.

( 2 Mart 2012 Tarihinde www.basketbolhaber.com sitesinde yayımlanmıştır )