13 Eylül 2011 Salı

Tanrı Kraliçeyi Korusun

Geçtiğimiz bir haftada yaşadığımız duygusal karmaşayı uzun zamandır yaşamamıştık. 12 Dev Adam, geçtiğimiz turnuvalarda zaman zaman tökezler gibi olup turladıkları çok olmuştu fakat bu seferki biraz fazla korkuttu. 
Hafif bir değerlendirme yapmak gerekirse ilk iki maçı beklediğimiz gibi rahat geçtik. Öyle ki Britanya maçının biraz kaşıntı yapmasını bekliyorduk ama savunma disiplini, elimizi oyunda fazlasıyla güçlendirdi.
 Litvanya virajını çok iyi dönüyorduk fakat basketbol şansı yanımızda olmayınca elimizdeki maç avuçlarımızdan kaydı. Emir’in turnikesi çemberde sekip içeri düşse grubun senaryosu çok farklı olurdu. Grubumuzdaki 4. maça çıkarken ne oyuncularımız ne de televizyon başındaki bizler kabusa yattığımızın farkında olamadık. Savunmada hiç olmadığımız kadar disiplinsiz, hücumda ise doğru setler yerine el üstü şutlar devrede olunca, bir de Polonya’nın isabet yüzdesi fırlayınca, bizim moral motivasyon yerlerde rakipte ise direnç zirvede. 

Basketbol tarihine geçecek olan skandal hakem kararına çok değinmek istemiyorum, Murat Murathanoğlu gerekli giydirmeleri yayında yaptı zaten. Biz de hakem konuşursak esastan saparız ve önümüzü görmek daha da zorlaşır. Polonya maçı sonrası Kerem Tunçeri, Hidayet Türkoğlu ve Orhun Ene için idam sehpaları kuruldu ve birer birer infaz edildiler sosyal platformlarda. Artık şaşırmıyoruz bu uçlarda gezinen değişken tepkilere.

Yine basketbol tarihimizin epik hikayelerinden biri gerçekleşti 5 Eylül 2011 günü. Bu sefer biraz farklıydı. Hikayenin giriş bölümünü bizim yerimize Luhol Deng ve Büyük Britanya yazdı: “Tanrı kraliçeyi korusun”. Ömer ve Hidayet gerekli güzellikleri Deng’e bizim adımıza yapacaklardır, şüphem yok. Britanya kalemi bize devrettiğinde hikayeyi ilgi çekici kılan kısmı el emeği göz nuruyla tamamladık. İspanya karşısına psikolojik bunalımla çıktık desek yeridir. İlk iki çeyrekte de bu durumu takım üzerinde gözlemledik. Ancak o son çeyrek savunması her şeye bedeldi. İspanya’ya yalnızca 2 sayı şansı vermek ne demek? 

Takımın geçen seneden farkı ne diye bakacak olursak, göze çarpan en önemli kişi Emir Preldzic. Ersan’ın ve Hidayet’in devreye giremediği yerde gereken sorumluluğu eli titremeden alıyor. Takım için büyük kazanç oldu. Enes, her geçen maçta hem basketbola hem kırmızı formaya alışıyor hem de kendi potansiyelini keşfediyor. Tunçeri, Litvanya maçında yediği dirsekten sonra ciddi anlamda tökezledi fakat onun varlığı saha içinde takımı rahatlatıyor. Ender, Tunçeri’nin misyonunu güzel tamamladı. Orhun Ene’nin ilk maçları olduğunu unutup çok yıpratıyoruz koçu. Bu yapıyı yaratan ve tanıyan isimlerden biriydi ve takımın başına geçmesi en doğru karardı. Orhun Ene güzel işler yapacak, bizden istediği tek şey ise SABIR.
(7 Eylül 2011 / www.basketbolhaber.com)

Hiç yorum yok: