5 Kasım 2011 Cumartesi

Bizim Perşembemiz

Fenerbahçe Ülker-Sluc Nancy Basket 
    
Gruplar belli olduğu zaman Caja Laboral ve Olimpiakos Fenerbahçe’nin liderlik mücadelesindeki rakipleri olarak gözüküyordu. İlk iki hafta bu rakiplerine karşı verdiği mücadele de geçen seneye oranla çok iyi sinyaller alamadık Fenerbahçe’den. Olimpiakos maçına iyi başlayıp, iyi götürüp sonunu getirememek moral motivasyonu da etkiledi.
     Nancy karşısında ise çok daha farklı bir Fenerbahçe Ülker sahadaydı. Sefolosha yanarak başladı maça. Devre sonuna kadar önce üçlük yağmuru ardından da Kaya ve Oğuz’la pota altı birebirleriyle 55-34’lük devre skoru oluştu. Nancy’nin Batum üzerinden geri dönüş çabalarına Bogdanovic’in ‘hoş geldin partisi’ cevap verdi. Murat Kosova’nın “Nihayet Bogdanovic!” çığlıklarına karşılık köşeden bir üçlük daha yollayarak selamladı genç şutör. Sefolosha-Bogdanovic ikilisinin devreye giderken toplam 25 sayısı vardı. İlk iki maçta unuttuğumuz asistleri Emir sağolsun hatırladık ve 16 asistle soyunma odasına girdik. Geride bıraktığımız iki maçta toplam 15 asist yaptığımızı hatırlatayım da yanlış olmasın. Emir’de 6 asisti iliştirmişti yakasına.
     3.çeyrekte Fenerbahçe devreden dönmeyi unuttu. Ukic kenara gelirken 6 top kaybıyla birlikte oturdu benche. Nancy’ye kolay basket şansı verince çeyrek skoru 27-15, onların lehineydi. Ukic ve Jerrels takımın 2 vites altında kalınca hücumlarda guard zafiyeti  oluştu. Emir hücumları toparlamaya çalışsa da itinayla uyuttuğumuz Nancy’yi tekrar uyandırdık. Fransa ekibi Akingbala’nın yokluğunu bu maçta fazlasıyla hissetti. Nijeryalı pivot, Batum’un üzerindeki yüke hafifleten en önemli parçaydı.
     Son çeyreğe de Nancy’i izleyerek başladık, ki bir ara 24 sayı olan fark 11’e kadar indi. Spahıja’nın molasıyla takım dengesini yakaladık. Bu dakikadan sonra sahneye biri çıktı. Adı Sergey Mikhaylov. Hatırladınız mı? Çağrışım yapmadıysa Eurobasket 2011 Türkiye-Polonya maçı  diyeyim. Bir hücumda Polonya’ya teknik faullerle tam 8 sayı şansı veren hakem. Kaya Peker’e çaldığı teknik faulle tek hücumda farkı 5 sayıya kadar çekiverdi. Aslında bu düdük Fenerbahçe’yi ateşleyen kıvılcım oldu ve Kaya Peker-Ömer Onan ikilisinin gayretiyle maç sonunu 90-86 getirebildik.Bizim adımıza 27 asistin altını çizelim.
     Özellikle 3.çeyrek başından teknik faul düdüğüne kadar olan bölüm ciddi anlamda tedirginlik yarattı. Bu maçtan çıkarım yapacaksak bu dakikaları tekrar tekrar irdelemekte yarar var.
     Fenerbahçe kısmının son bölümünü taraftarlara ayırmak istedim. Geçen sene full çeken Sinan Erdem nere, bu akşam ki boş Abdi İpekçi nere? Takımın dengesi bu kadar pamuk ipliğinde gezinirken taraftarın takımı yalnız bırakması kabul edilebilir değil. Salona gelen basketbol severlere teşekkür etmekle beraber genel olarak basketbol maçlarında etkin bir kalabalık yaratamadığımızı söylemem gerek. Sadece Fenerbahçe ile ilgili bir problem değil. 2.çeyrekte Ukic’e çalınan teknik faul sonrası salonda çıt çıkmadı, derin bir sessizlik. Halbuki bu anlar taraftarın sahayı etki alanına aldığı anlardır. Bitmek bilmez bir uğultu ve yoğun bir destekle oyunun akışı bir anda değişebilir. Bkz: PIONIR Arena(Partizan), O.A.K.A Arena (Panathinaikos), NOKiA Arena (Maccabi Electra)

EA7 Emporio Armani Milano-Anadolu Efes 

     Anadolu Efes, geçen hafta Belgacom Spirou karşısında kimlik bunalımı geçirdikten sonra Milano’ya giderken karşısında çok kuvvetli bir takım bulacağının farkındaydı. ‘Eski toprak’ Drew Nicholas, Yunan ikili Bourousis-Fotsis, ‘Denver’ın çocuğu’ Gallinari, Malik Hairston ve sağ solu belli olmayan Omar Cook (geçen sene Valencia’dan referansı sağlam).
     Maça yıpratıcı savunmasıyla başladı Anadolu Efes ve hızlı bulduğu sayılarla skor farkını yarattı. Kinsey’nin ön alanda yaptığı gayretli savunma Milano tarafına top kayıpları olarak yansıdı. İlk çeyreği 22-9’la geçtik. 8 top kaybına zorladık rakibi ve 4 de top çaldık. Fenerbahçe Ülker Kinsey’yi nasıl elden çıkardı hala hayret ediyorum. İnanılmaz bir patlayıcı gücü var. Takımın ateşi onun sayesinde hep yüksek kalıyor. Ersan’ın kenara geldiği dönemlerde reboundlarda sıkıntı yaşadık. Savanovic istediği şutları sokamayınca bir ara Milano kıpırdanır gibi oldu. Ersan’ın oyuna dönüşüyle reboundları topladık, Tunçeri’de hücumda hazırladığı setlerle devreye 33-21’lik skorla girdik. Milano’nun 12 top kaybettiğini de ekleyelim.
     Soyunma odasından dönüşte Milano dengemizi bozmak için ön alanda baskı ve savunma sertliğiyle başladılar, kısmen de başardılar. Bir ara fırtınaya kapılır gibi olsak da İlievski’nin hazırladığı doğru oyunlarla ve topu hücumda dolaştırarak kontrolü ele aldık. Son çeyreğe de 11 sayı farkla 47-36 önde girdik.
     Çeyrek başında Milano hızlı basketler bularak 8-0’lık seri yakaladı. Mola dönüşünde Barac üzerinden bulunan sayılar ve Tunçeri faktörüyle bu kriz dakikalarını da savuşturduk, maçın sonunu da 62-54 getirdik.
     Maç boyunca Milano’nun 17 top kaybı ve 2/18’lik üç sayı isabet oranı onlar adına belirleyici oldu. Bizim tarafımızda ise gelecek adına umutlanmamız için birçok veri mevcut. Özellikle rakibin geri dönüş için attığı her adımı basketbolun doğrularıyla savuşturmasını bildik ve çok önemli bir karakter ortaya koyduk.
     Kağıt üstünde oluşan kalitenin sahada meyvelerini topluyor olması bizim adımıza mutluluk verici. Anadolu Efes’in sahip olması gereken karakter tam da bu. Biz doğrulardan sapmadığımız takdirde İstanbul’daki Final-Four bize çok yakın.
(4 Kasım 2011 Tarihinde www.basketbolhaber.com sitesinde yayımlanmıştır)

Hiç yorum yok: