1 Kasım 2011 Salı

Euroleague'de Üç Fidan



Endişeye Mahal Yok
     Fenerbahçe Ülker-Caja Laboral maçında Abdi İpekçi’nin bu kadar boş kalması şaşırttı beni. Geçen sene Avrupa maçlarına büyük ilgi gösteriyordu sarı-lacivertliler. Bu sene kulüp olarak hassas bir dönemden geçiyorken basketbol şubesine daha sıkı sarılmalarını beklemiştim. Sanırım futbol,basketbol,kadınlar,erkekler maçları derken fikstür yoğunluğundan bu maçı es geçmiş olabilirler. İçerdeki diğer maçların dolacağından şüphem yok.
     Maça dönersek Ukic sakatlıktan sonra ritim yakalamaya başladığını ilk çeyrekte gösterdi. Gist transferi ve Vidmar’ın dönüşü pota altı savunması ve reboundlar için önemliydi. Gist’in inanılmaz bir atletizmi var ama genelde topu en yukardan çekerim mantığıyla box out yapmaya yeltenmiyor. Fenerbahçe Ülker savunmasını sertleştirdiği anlarda maçta öne fırlamayı başardı fakat savunma devamlılığında problemler yaşıyorlar. 2.çeyrekte Teletovic sokmaya başlayınca ibre Laboral lehine döndü. Fenerbahçe Ülker geçen seneki karakteri olan hücuma savunma yaparak başlama özelliğini iyice oturtmuş. Sezon ilerleyip takım biraz daha kuvvetlendiğinde savunma direncini maçın geneline yayarak galibiyetleri kolaylaştırırlar.
     Sefolosha’ya parantez açmakta yarar var. Ön alan savunmasına büyük canlılık getirdi daha ilk maçtan. Savunmada her topa elini sokuyor. Çok faydalı olacağını belli etti Thabo. 3.çeyrek başında Caja Laboral, Teletovic ve Prigioni liderliğinde skor olarak öne fırladı ki burada Prigioni’ye değinmeden yazıyı bitirirsek büyük ayıp ederiz. Arjantinli guard bu maçta kariyerinin 300. topunu çalarak titrini daha da kuvvetlendirdi. Müthiş bir savunmacı, hayran kalmamak elde değil. Maçı da 7 asist 6 top çalma ile tamamladı. Respect.
     4.çeyrekte yine savunmasını koklatan Fenerbahçe Ülker skora geri dönünce maçın sonu da el yakan toplara kaldı. 4.çeyrekteki geri dönüşte Jerrells’ın üçlükleri başrol oynadı. Bogdanovic ve Emir’den skor desteği alamayınca hücum varyasyonları tıkandı. Buna rağmen maçı uzatma şansı Ömer’in eline geldi fakat olmadı. İstatistik kağıdına baktığımızda maçı Fenerbahçe’den alıp Caja Laboral’a götüren unsur asistler olmuş. Takım olarak Laboral 14 asist yaparken Fenerbahçe Ülker sadece 5 asist yapabilmiş.
     Fenerbahçe Ülker’in sezon başı olması neticesinde ufak teknik problemleri var. Uzunların savunmada adam paylaşımı, tepeden oynanan ikili oyunlara karşı alan boşluğu gibi ufak ama belirleyici hatalar göze çarpıyor. Yani sezon ilerledikçe bunların hepsi silinecektir. İçeride Caja Laboral’a kaybetmek hoş olmadı tabii ama diri bir Fenerbahçe Ülker İspanya’dan galibiyet çıkartacaktır. Liderlik için umutları söndürmeye gerek yok.
9 da 9’un keyfi
     Galatasaray Medical Park, hepimizin malumu Euroleague’e eleme grubundan gelerek tarihinde ilk kez gruplarda oynama şansı yakaladı. İlk maçında da Polonya’da Asseco Prokom deplasmanıyla açılışı yaptı. Hem de ne açılış. Eleme grubu, Türkiye Kupası, Cumhurbaşkanlığı Kupası, Beko Basketbol Ligi derken geride kalan 8 maçında senelerce hatırlanacak birçok anı ve zafer biriktirerek Prokom karşısına çıktı.

     Belki forma ilk kez bu arenaya çıkıyor ama kadronun barındırdığı oyuncu kalitesi ve teknik kadro buraları iyi biliyor. Gerçi ben forma tecrübesine de fazlasıyla inananlardanım.
     Prokom karşısında oyuna hızlı başladı Galatasaray MP. Lakovic maç boyunca gelecek olan üçlük yağmurunun habercilerini yolladı. Savunmada belli bir standart yakalayan takım Zaza’nın oyuna girmesiyle fena bocaladı. Bir de Prokom baktı ki dış şutlar girmiyor pota altında uzunları bire bir bırakarak sayı üretmeye başladı. Zaza faydalı olacak ama biraz zamana ihtiyacı var. Mahmudi’nin ilk molasında ‘everybody rebound’ telkini ilk çeyrekte iş gördü. 2.çeyrekle beraber hücum tıkanınca top kayıpları geldi. Prokom bu süreyi iyi değerlendirince devreyi önde kapattı.
     Bu senenin belirgin özelliği de Oktay Mahmudi’nin devreden dönüşlerde takımını sonsuz konsantrasyonla oyuna göndermesi. Galatasaray MP devre dönüşünde inanılmaz bir karakter koydu ortaya. Müdafaa da 2 vites birden yukarı fırlayan takımda Gordon’da skor yüküne katkı yapınca fark 12’ye kadar çıktı. 3.çeyrekte Prokom’a sadece 11 sayı şansı verdi Galatasaray MP savunması. Bu arada Lakovic boşluğu bulduğu anda yağdırmaya devam ediyor.
     Galatasaray MP 4.çeyrek başında da ritmini koruyunca fark 18’e kadar fırladı. Bu dakikadan sonra resmen korku tüneline girdik. Bütün varyasyonlar durdu sanki takım soyunma odasına gitmiş gibiydi. 18 sayılık fark 6 dakikada eriyince maçın sonuna eşitlikle girildi. Lakovic’in aldığı çok kritik faul den sonra savunma direnci geri geldi ve tünelin sonunu görebildik.
     Maçı bize getiren unsur üç sayının gerisi oldu. Prokom çizgi gerisinden 18 denemede sadece 3 isabet yakalarken, Galatasaray MP 10/24 (41.6%) ile oynadı. Lakovic 6/7 üç sayı ve 4 asistle galibiyetin başrolündeydi.
     Galatasaray MP’nin maç içindeki konsantrasyon düşüşleri oyunu krize soktu. Ya müthiş ivmeleniyoruz ya da kontak kapatıyoruz. Bu geçişleri biraz daha ortalayabilirse takım, maç içindeki devamlılığı adına önemli olacak. Bunun dışında yukarıda söylediğimiz gibi Zaza’nın da takıma uyumu ile reboundlara yapacağı katkı büyük fayda getirecektir. Bu kadar güzel başlangıç yapan takım beklentileri de çok yukarı çekti. Mahmudi’nin ekibi kendinden emin ve kupaları özlemişler. Bizde tabii.
Anadolu Efes ile geleceğe dönüş
     Geçen sezonki görüntüsünden sonra Ufuk Sarıca’nın çevresine yapılandı Efes. Tunçeri Sinan Gönlüm gibi emektarların yanına görev adamları birer birer yerleştirildi ve kağıt üstünde muazzam bir takım oluşturuldu.
     Avrupa sezonunu taraftar baskısı anlamında belki de en zor deplasmanda açtılar. Partizan taraftarının takımını desteklemenin yanında oyun bilgisiyle oyuncuları yönlendirdiği de bilinir. Takımı dönem dönem uğultularla uyardıkları da oluyor yanlış şut tercihlerinde.
     Pekovic’in memlekete dönmesiyle birlikte ilk çeyreğe hızlı başladılar. Biz de ise gününde bir Tunçeri sahnedeydi. Maç sonuna kadar setleri ince ince işledi. Tunçeri-İlievski ikilisi bu yapıyı kolaylıkla oynatırlar sene boyunca. Devre sonuna kadar iki takımda savunmada resmen uyudular. Bu basketbol seviyesi için oldukça fazla sayı oldu ve devreye 48-45 önde girdik. Özellikle Pekovic’in kenarda olduğu bölümleri iyi değerlendirdik. Sağolsun Pekovic, Barac’ı 3 Batista’yı 2 Ermal’i 2 faulle soyunma odasına yolladı.
     Ufuk Hoca devrede savunma adına güzel hırpalamış olmalı ki, takım 3.çeyreğe müthiş savunma direnci ile başladı. Özellikle Kinsey ve Ersan’nın istekli oyunu bu direnci daha da yukarı taşıdı. Ersan’a biraz değinmekte yarar var. Sahadaki duruşu, tavırları, olmak istediği yerdeymiş görüntüsü veriyor. Morali yüksek olunca da oyununa yansıyor. Bu sene büyük işler yapacağı kesin. Anadolu Efes bu çeyrekte Partizan’a yalnızca 6 sayı şansı verince son çeyreğe 17 sayı farkla 51-68 önde girdi.
     Son çeyrekte de dengeli oyunu muhafaza eden Anadolu Efes deplasmandan galibiyetle döndü. Oyunun hücumda sıkıştığı noktalarda Dusko Savanovic’i seyretmenizi tavsiye ederim. Skor potansiyeli muazzam. Maç boyunca kontrolün biz de olmasını sağlayan unsur ise 13 top çalmış olmamız. Bunun yanında Partizan’da 20 top kaybedince oyun lehimize şekillendi.
     Anadolu Efes’in parçaları harika bu parçalarla birlikte ortaya çıkan puzzle ise İstanbul’daki Final Four’u işaret ediyor.
     (21 Ekim 2011 Tarihinde www.basketbolhaber.com sitesinde yayımlanmıştır)

Hiç yorum yok: