2 Ağustos 2011 Salı

Adaletin 'Bu' Olsun Be Dünya

İnançlarını kaybettiklerini düşünmemizi istediler.Bu saatten sonra başaramayacaklarına inandırmaya çalıştılar.Kendi devirlerinin kapandığını düşünmemiz için gizlendiler.Oyuna geldik.Formaları son kez asmadan önce bize bir sürprizleri varmış.Dallas Mavericks NBA 2011 Finallerini kazanarak şampiyonluğa uzandı.Kendilerinin ki gibi hepimizin göz pınarlarını ufaktan nemlendirdiler.Jason Kidd,Jason Terry ve Dirk Nowitzki hikayelerinin son paragrafına “şampiyonluk yüzüğü sahibidir.” notunu düştüler.Hep bu anı yaşamayı beklediler,onlarla birlikte bizlerde sabırsızlıkla kupayı havaya kaldıracakları günü bekledik.Dallas taraftarı değil bir çoğumuz belki ama bu yüzükleri hak ettikleri konusunda zerre şüphe yoktu içimizde.Şampiyonluk apoleti takmadan bu güzel spora veda etselerdi “adaletin bu mu dünya?” naraları atmaya başlayacaktık.Bu şampiyonluğa anlam katan ise son nefeste gelmiş olması.Sezonun hikayesini anlamlı kılan durum tam da bu.Dallas her zaman iyi iş çıkaran,patlama zamanı belli olmayan ama bir o kadar da istikrar yoksunu bir takım olarak iki ileri bir geri sezonu geçirdiler.Hatta senelerini bu şekilde geçirdiler.2006’da çok yaklaştılar olmadı,2007’de Warriors felaketi.2008’den itibaren playoff fobisi oluştu kulüp üzerinde.Dallas bu sene şampiyonluğu Rose Garden’da Portland’a karşı 22 sayı öndeyken maçı vermesinden sonra seriyi 4-2 kazanarak aldı.5 yılın ağırlığını omuzlarında taşıyarak o psikolojik eşiği aştılar.O bunalımın son bulmasının karşında koca Lakers direnemedi bile.Özellikle Jason Terry onca senenin ürkekliğini Oklahama City ve Miami’nin üzerine bıraktı.Babamız Jason Kidd’i şampiyonluk şapkası kafasında,kupayı kucağına yatırmış karelerini gördükçe idol babasıyla gururlanan evin küçük evlatları gibi hissettik güneşin yeni yeni boy verdiği sabah saatlerinde,bu memlekette.Ve esas oğlan Nowitzki.Sarı saçlarına briyantin olayım.Bütün Fen Bilimleri kurallarına aykırı şut stiline kurban olayım.Sen bu diyardan yüzüksüz geçseydin dünyanın adaletine zıplayım.

Finalin diğer tarafına değinerek yukarıdaki şampiyonları kirletmek istemem ama “sözde” Michael Jordan’lara iki çift sözüm var.Özellikle Dwane Wade beni hayal kırıklığına uğrattı.Öyle kötü performansmış ,iyi şut atamamış mevzusu değil.Lebron’a uyup da Nowitzki’nin taklidini yaptığını gördüğüm an,bütün saygımı toprağa gömdüm.Biz Heat’e onun takımı diyelim,delikanlı çocuk yalnızca işine bakar efendidir yapmaz şebeklik diyelim,onun yaptığına bak.Olmadı Wade,attın bütün köprüleri.Her ne kadar tavırları biraz gevşek gelse de gözüme Bosh en samimi eleman aralarında,şampiyonluğun kaçtığına yüreğiyle üzülen tek Floridalı.Ama işte tavırların falan bir acayip seninde.Çok büyük kral öyle böyle büyük kral Lebron James.Özel hayatını irdelemek bari bize düşmesin deyip,Amerika magazinine bulaşmadan “o” (Anahtar Kelime:Rashard Lewis) mevzuyu pas geçiyorum.Karakterinin korkunç sıkıntılı olmasına rağmen özellikle Bulls serisinden itibaren tepemden saygı kırıntıları bırakmadın değil.Ancak Finallerdeki performansın,son toplardan kaçışın ve şampiyonluk performansını yüklenmek yerine bu sorumluluğu alacak cesareti gösterememen şöyle bir saçımı karıştırıp sana olan saygımdan tekrar arınmama neden oldu.Sen aşağı yukarı 10 yıl sonra bu devirden yüzüksüz göçersen zerre burukluk yaşamam.Eğer ki sen şampiyon falan olursan yandı gülüm keten helva,muhtemel bir balkon konuşması bekliyorum senden.Benim şunca tarizimi Üstad Michael Jordan tek cümleyle özetlemiş;”Beni zirveye yeteneğim getirmiştir,ancak hala burada olmamı sağlayan karakterimdir.”.(14.06.2011)

Hiç yorum yok: