2 Ağustos 2011 Salı

Kaybedenler Kulübü (Batı Yakası)

Nisan ayına devam edecek takımlar şekillenmişken,gözler de haliyle onların üzerinde toplandı.Evrenin kanunu gibidir kaybedenleri unutup kazananları taçlandırmak.Bense “kaybedenler kulübü”nün neferlerinden söz edeceğim,çünkü playoff dışı kalanların hikayelerinde saklı  dramatik durumlar yok değil.İçlerinde potansiyel şampiyon adayları da var,depresyondan kurtulması seneler alacak olanlarda.Batıdan yol alarak doğuya uzanacağız.Bugün Batının dibine göz atacağız.Batıda Sacramento,Golden State,Phoenix,Houston,Utah,Minnesota,Clippers üyeliklerini yenilediler.Kings’le başlayalım.Kulüp sezonu açarken playoffu ucundan yakalarım “sonrası ya nasip” diyerek yola çıktı desek yeridir.Sezon içi performansı inişli çıkışlı giderken sürpriz galibiyetlerde kopardılar.Evans’ın liderliği ilerisi için umut verse de çaylak Cousins’ın yeteneklerinin yanında kişilik sorunları takımdaki dengeleri sarsmaya yetti.Bu senenin sonunda bir de Sacramento dan Anaheim’e taşınma durumları kötü gidişin bahanesi gibi gözüküyor.Esas sorunsa takımın toplu halde savunma zafiyeti.Sayı bulmakta zorlanmamalarına rağmen işin müdafaa kısmında felaketler.Parçaları bir araya getirdiğimizde ise Batının dibini görmek şaşırtıcı olmasa gerek.Kings’in müstakbel komşusu Clippers ise 2009 draftının 1. sırasında seçtiği Blake Griffin’le Dünya Şampiyonasından yıldızı parlayarak gelen Eric Gordon’la ve “prodüktör” Baron Davis’le playoffa tutunur muyum derdindeydi.Çaylak Griffin sezon içinde icraatlarıyla sadece Amerika kıtasına değil bütün evrene nam salmayı başardı.Eric Gordon galibiyetlerdeki gizli kahramanlık görevini itinayla yaparken sakatlık belasına yakalandı ve sezonun neredeyse tamamını kaçırdı.NBA de kadroları alt üst eden takasta Baron’u Cleveland’a sürgüne gönderen Clippers Mo Williams’la yoluna devam etme kararı aldı.Gordon’ın sakatlığı hücum dengesini oldukça etkiledi.Gerçi Deandre Jordon toparlamaya çalışsa da playoffun 14.5 maç gerisinde  kalmalarını önleyemedi.Ancak Griffin’in lige alışmasıyla Gordon’ın da ritmini bulmasıyla gelecek yıllarda playoffun muhtemel adaylarından biri olacaktır Clippers.Bu iki oyuncunun yanına doğru parçaları bulabilirse yönetim,beklentilerini karşılayacaklarını tahmin ediyorum.Bu senenin batıdaki en dramatik takımı ise tartışmasız Utahdı.Ligin en iyi 3 guardından biri olan Deron Williams liderliğinde Boozer’ı Bulls’a gönderip Millsap’in önünü açan takım Okur’un bir an önce sakatlıktan dönmesini bekleyerek sezonu açtı.Pota altını Millsap ve Al Jefferson’a emanet eden Sloan,Kirilenko’dan da iyi bir bench performansı bekliyordu.Herşey yolunda gözükürken halının altına süpürülen sorunlar yavaş yavaş gün yüzüne çıktı ve Deron Williams’ın Jerry Sloan’a “gideriyle” zirve yaptı.Krizin sonu Sloan’un istifasını getirdi.Artık Deron’a “kötü adam” damgası vurulmuştu ve takımda kalması mümkün gözükmüyordu.Nets’le flörtleşen Deron’u takasta gönderen Jazz 1 numara pozisyonuna “senelerin genç yeteneği” Devin Harris’i getirdi.Deron bunalımından kurtulamayan Jazz oldukça hızlı bir düşüşle playoff dışı kaldı ve yaralarını sarmak için yazı beklemeye koyuldu.Toparlanma süreci oldukça uzun gözüküyor Utah adına.Texasın bahtsız takımı Houston aslında Ming ve Mcgrady oluşumunun meyvelerini tamda bu zamanlarda toplamak istiyordu ancak hiçbir şey yolunda gitmedi.Sakatlıklardan bir türlü yakasını kurtaramayan Rockets bu sezonda Ming den yoksun kaldı.Herşeye rağmen Scola ile hem hücum da hem de savunmada direnç kazanan takım ligin en iyi hücumcularından Kevin Martin’le iş yapmaya başlamıştı.sezonun sonlarına doğru son nefes atakları etki yapamadı ve playoffun hemen altında Memphis’in sadece 4 maç gerisinde kalarak yarış dışı kaldılar.Gelecek sezonlar için Ming’e bel bağlamayı bırakıp takastan gelen Dragic’in oyun kuruculuğunda Martin’in de skor yükünü çekeceği bir yapı oluşturularak hedefe ulaşılması mümkündür.Kaliforniya’nın oyunuyla göze hoş gelen takımı Golden State lige başlarken 2007 de playoffa son sıradan kapak atıp o sezonun en efektif takımı Dallas’ı 4-2 eleyerek tarih yazdıkları sezonkine benzer bir başarı için yola çıktıklarını söyleyebiliriz.Maç temposu arttıkça Monte Ellis’in ritmi de git gide yükseliyor,Stephen Curry,Dorell Wright ve David Lee de skorer guardın temposuna yakın performanslar gösterdikçe Warriors ligin en çok izlenilesi takımları arasında yer ediniyordu.Ancak iç sahadaki istikrarsız sonuçlar dışarıda gelen sürpriz galibiyetleri anlamsızlaştırdı.playoffun 11 maç gerisinde kalarak Utah’ın ardında batıda sezonu 12.sırada bitirdiler.Warriors yönetimi takımın kimyasını bozacak takaslara girmeyip,ligin iyi savunmacılarından birini takıma katabilirse Golden State kaybedenler kulübünden ayrılması muhtemel 1 numaralı takım olabilir.Tabi birde takımı şehirden taşıma söylentilerine bir son verip yol haritasını bir anca belirlemesi gerek yönetimin.Phoenix Suns için yorum yaparken mantığıma hakim olmakta zorlanıp duygusal kelimeler yazabilirim.Yahu Hidayet’i nasıl 4 numara oynatıp ardında da “sen yedekten gel ağabeycim,ikinci beşin skoreri olursun” nasihati çekersiniz.Neyse ki Hidayet adına sevindirici takasla Magic yolunu tuttu Hedo.Phoenix’i takastan önce ve sonra diye değerlendirmek lazım.Takas öncesi Nash’in takımının ciddi bir 4 ve 5 numara problemleri vardı,bu durum savunmada takımın belini oldukça büküyordu.Skor üretmede sorumluluk Hill ve Richardson’un omuzlarındayken takas sonrası Richardson’un görevi Vince Carterın kucağına bırakıldı.Takastan gelen Gortat da 5 numara pozisyonu için o dönemde bulunabilecek en iyi seçimdi.Takımdaki parçalarda köklü bir değişim olduğundan performansta inişli çıkışlı oldu.Bu nedendendir ki Suns playoffun 7 maç gerisinde saf dışı kaldı.Suns’ın gelecek için en büyük problemi artık eleğini asma günü yaklaşan Nash’in veliahtı Dragic’i takasta göndermek oldu.Eğer oynatan bir guard ve Grant Hill’in yerine disiplinli bir skorer bulamazlarsa yakın tarihte tekrar köklü bir revizyona maruz kalacaklardır.Ve son olarak Batının en dibinden,Minnesota’dan söz edelim.Aslında sezonun en dikkat çekici performansı belkide Kevin Love’ın topladığı rebaundlardır.Elinizde Love gibi bir rebaundçu Beasley gibi skorer Ridnour gibi guard olupta nasıl batının dibini görürsünüz demeyin.Hem savunmada hem hücumda bu kadar savruk ve durağan oynayan bir takım uzun zamandır izlememiştim.Love’ın rebound performansına güvenip diğer 4 oyuncu savunmada yatıyor olabilir ama unuttukları şey eğer top geri sekmiyorsa sayı olmuş demektir.Beasley’nin skorerliği üzerine oturtulmuş yapı da ancak bu kadar sağlam olurdu zaten.Sözün özü Minnesota kaybedenler kulübünün uzun süre gediklisi olacak gibi.Bugün batıdan söz ettik,bir de madalyonun doğu yüzü var tabi, orda da oldukça dramatik hikayeler var Cleveland başta olmak üzere.Kısa zaman sonra doğunun da analizini yaparak kaybedenler kulübünün profilini çıkarmış olacağız.(12.04.2011)

Hiç yorum yok: